31 Ekim 2014 Cuma

Bir Mastit, Bir Ben, Bir de Bebek...

3 yorum

Az sonra okuyacaklarınız şiddet/korku, cinsellik, olumsuz örnek teşkil eder, 13 yaş ve üzeri okuyucu kitlesine uygundur! :)
İki hafta önce pazar günü çok sevgili Özge'mizin nişanından eve dönerken arabada sol göğsümde bir ağrı başladı. Eve girdikten 10 dakika sonra ateşim 39,5 dereceye çıktı, şuursuzca bir titreme aldı beni. Göğsüm sanki bir alev topu, ağrısından yerlere göklere sığamıyorum. Sabaha kadar ateş, titreme ve ağrı üçgeninde köşe kapmaca oynadım. Bir de migren ağrısı üstüne kaymaklı ekmek kadayıfı oldu. Coşkun bütün gece başımda bekledi, beni sakinleştirdi, migrenden zonklayan başıma masaj yaptı. Ateşten sayıklamaya başlayıp en son "Dayımlar mı geldi?" dediğimde Coşkun "bizim hanım müfettiş oldu" demiş. :) Sabahı sabah ettik. Sabah doktorumuzu aradık, hemen hastaneye gelmemizi söyledi. Önce doktor baktı, antibiyotik yazdı ve bizi bir süt hemşiresine yönlendirdi. Hemşire göğsüme baktı ve içinde biriken sütün boşaltılması gerektiğini söyledi ve başladı eliyle sağmaya. O göğsümü sıkıyor, ben acıdan ağıyorum, ben ağladıkça hemşire halime üzülüyor, Coşkun bir şey yapamamanın üzüntüsüyle yanımda destek olmaya çalışıyordu. Sonra pompa deneyelim dedik ama pompayı çalıştırır çalıştırmaz göğsüm kanamaya başladı, acısı giderek arttı. Bu durumda elle sağmaya devam etti hemşire. Dört saat sonunda ben bitap düştüm. Hemşire göğsümdeki sütün mutlaka boşalması için evde de sağmam gerektiğini söyleyerek bizi azat etti. Eve geldik; ben elimle sağmaya çalışıyorum, Bedia annem gerideki sütler de insin diye göğsüme masaj yapıyor. Ama bırak sıkarak sağmayı elimi dokundurduğumda kan beynime vuruyor acıdan, iki gözüm iki çeşme ağlıyorum.  Derken başladı zangır zangır titreme, 39 derece ateş. Zar zor sağdığım sütün rengi de yeşil! Arya garibim olanlardan habersiz açlıkla boğuşuyor. Daha önce sağıp buzluğa attığım sütlerle besliyor Arya'yı Bedia annem. Bende bir dirhem iyileşme yok, acı yine tavan. Ertesi sabah doktor Coşkun'u arayıp durumu soruyor. Bir iyileşme olmadığını, sütün renginin yeşil olduğunu öğrenince tekrar hastaneye çağırıyor bizi. Yine süt hemşiresi sütü boşaltmak için sağım yapıyor. (zaten göğüs göğüs değil kamuya açık devlet malı, gelen sıkıyor, giden sağıyor :) Hemşire göğsümdeki kızarıklığı görünce bizi cerrahi doktoruna gönderiyor. Coşkun hep yanı başımda, ben acıdan kıvrandıkça o elimi tutuyor, güç veriyor.
Cerrahi doktoru göğsümü muayene edip, teşhisi koyuyor: MASTİT! Bir yerden tanıdık geliyor bu kelime. Yıllar önce üniversite sıralarında elimde kalem ders notu alıyorum. Konu ineklerde Mastitis! Yeni doğum yapmış ineklerde memelerde şişme, ateş, ağrı, meme başı yaraları gibi semptomlarla seyreden memenin iltihaplanmasına verilen hastalık adı. Tedavi; meme içi antibiyotik uygulama, masaj ve sütün boşaltılması için sağım!
Yıllar geçmiş üstünden, hatırladıklarım bu kadar. Yani ben şimdi inek hastalığına mı tutuldum diye sorasım geliyor doktora. İnsanlarda bir ilksem literatüre geçmem gerekmez mi? Ben veterinerim, acaba okul zamanı ineklerden mi bulaştı bana? İflah olmazsam kesime mi gönderecekler beni? Başka bir şey gelmiyor ki aklıma. Derken doktor daha kuvvetli bir antibiyotik veriyor, kolonyalı pamuk ile masaj yapmamı ve mutlaka sütü boşaltmamı hatta en iyi tedavinin bebeğin emmesi olduğunu söylüyor. Eve geldim, yine acı yine ızdırap sağmaya çalıştım sütü. Arya'yı emzirmeye çalıştım yine ağlaya ağlaya ama Arya mümkün değil hasta göğsümü emmiyor.  Sürekli diğer göğsümü emzirdiğim için o da yara oldu bir de onun ızdırabı var. Emzirmek ölüm gibi Arya uyanıp da acıkacak diye aklım gidiyor. Akşama misafirimiz geldi; Gamze abla ve Kartal abi.. Durumumu gören Gamze abla daha önce bu hastalığı geçirmiş bir arkadaşını aradı ve farklı bir tedavi yöntemi öğrendi. Ben burada yazmamayım çünkü kimine iyi gelir kimine ters teper, bir gün ihtiyacınız olursa haberleşiriz :) Gamze ablanın  tavsiyesini uygulayıp üstüne sıcak duşa girdim. Ve nihayet elle sağdığımda süt gelmeye göğsüm rahatlamaya başladı. Ertesi gün de aynı şeyi yaptım. Arya da emmeye başladı sonunda ama emmeye başlar başlamaz göğsüm kanamaya başlıyor, ağzının kenarından kıpkırmızı süt akıyordu. Avent'in silikon göğüs ucunu kullanıyorum ama hazıra alışkın Arya hanım silikon uçtan süt biraz zor geldiği için basıyor yaygarayı. Süt daha kolay insin diye Bedia annem sürekli göğsüme masaj yapıyor. Sıcak suyla bezi ıslatıp pansuman yapıyor. Benimle birlikte aynı acıyı yaşıyor gibi ben ağladıkça üzülüyor, içi acıyor. Coşkun da aynı duygularla acımı paylaşıyor. Hem lohusalık, hem acı biraz fazla geldi. Yine Arya'yı emzirirken ağlıyorum, Arya mama yemesin diye uğraşıyorum. Ve canım kocam, "daha fazla uğraşma, çok acı çekiyorsun, emmesin mama yesin, hiçbir şey senden daha önemli değil" dediğinde yeniden ayağa kalkıyorum, tüm acılarım bir anda geçiyor, yine başlıyorum ağlamaya. Bu sefer sevinçten, zaten çeşmeler açık.. Ve şükrediyorum böyle bir kocam ve böyle bir annem olduğu için.. Anne olmak için illa doğurmak şart değil, seni kızı olarak gören, seni kızı kadar seven, acını sevincini paylaşan, ve hep yanında olduğunu hissettiren bir kayınvaliden varsa işte annendir. Allah uzun ve sağlıklı bir ömür versin de hep yanı başımızda olsun.. Bu zor günleri onlar olmasa böyle atlatamazdım. Hayatta şanslı insanlardanım, başıma ne zorluk gelirse gelsin, beni ayağa kaldıracak insanlar var yanımda. Şimdilerde iyiyim, sadece mastit geçiren göğsümde daha az süt var, eksik kalanı da mama ile tamamlıyoruz. Arya 33 günlük oldu keyfi yerinde. Yoğun bir gaz problemimiz vardı biraz zorladı bizi ama onu da mucize bir ilaçla çözdük sayılır ki bu konuyu da ayrı bir yazımda paylaşacağım. Geçirdiğimiz bir ayda tecrübe edindiğim bir çok konu var. Mastit bunlardan en acılısı, en beteri olduğu için önce onu paylaşayım dedim. Mastit olmamak için bebeğinizi emzirdikten sonra mutlaka pompa ile de sağıp göğüsteki sütün tamamını boşaltın ve göğsünüzde sütü 4 saatten fazla bırakmayın, emziremiyorsanız da mutlaka pompayla sağın. Çünkü süt göğüste bekledikçe bakteriyel enfeksiyona uygun hale geliyor. Ayrıca bebeğin ağzında oluşan halk arasında pamukçuk denen beyazlıkları mutlaka temizleyin. Çünkü bebek emerken ağzındaki bakteriler göğüs ucundan anneye geçiyor. Biz doktorumuzun tavsiyesiyle karbonat kullanıyoruz Arya'nın ağzını temizlerken. Biraz can yakıcı bir uygulama ama hem onun hem annenin sağlığı için gerekli. Bir de her emzirmeden önce göğsü yıkayıp temizlemek de önemli.
Arya uyandı, yürüyen mandıra olarak ben görevimin başına gidiyorum :)
Sevgiyle kalın ve unutmayın Mastit sadece inek hastalığı değildir :)

Edit: Bu yazımdan sonra toplamda 7. kez geçirdiğim mastit belasından kesin olarak nasıl kurtulduğum buradaki yazımda!

Burcu

10 Ekim 2014 Cuma

Arya'nın Doğum Hikayesi

4 yorum
28 Eylül 2014 Pazar Saat:06:40.. Ve Arya geldi..
25 Eylül günü doktor randevumuza gittik. 40+2 haftamızdaydık. Doktorumuz 41. hafta dolana kadar bekleyebileceğimizi, eğer o zamana kadar doğum olmazsa, 41 haftanın dolduğu 30 Eylül salı günü suni sancı ile doğumu başlatacağını söyledi. Yaptığı muayenede doğum kanalı açıklığının 2 cm olduğunu söyledi, müdahale ederek açıklığı 3 cm ye çıkardı. Bu müdahalenin doğumun başlamasına yardımcı olabileceğini söyleyerek bizi eve gönderdi. Sonraki iki gün sancıyla geçti. Geceleri sancılar arttığında kendimi sıcak duşun altına attım, bir saat suyun altında kaldım, bütün gece boyu yorulmadan Coşkun belime masaj yaparak rahatlattı beni. Ben hamileyken, doğum anında nasıl yardımcı olabilirim diye düşünen kocam, videolar izleyip hazırlanmıştı bu günler için. O olmasaydı geçmezdi bu sancılar.. 27 Eylül Cumartesi gecesi saat 1:30'da sancıların sıklığı 6 dakikada bir olunca kendimizi hastaneye attık.
Planlarımız şöyleydi: Ben ve Coşkun sancılar sıklaşınca hastaneye gideceğiz. Sancı odasına normalde kimse alınmıyor, ama doktorumuz Coşkun'un yanımda sancı odasına alınmasını ayarlamıştı. Biz hastane yolunda doktorumuzu arayıp durumu haber verecektik, doğum kanalı belli bir açıklığa geldiğinde doktor hastaneye gelecekti. Beni zamanı gelip doğumhaneye aldıklarında Coşkun aileleri arayıp çağıracak, onlar geldiğinde de ben doğumdan yeni çıkmış olacaktım ve odamıza geçecektik.. Ama planlar, planlar.. Hiç bir şey planladığımız gibi olmadı!
Biz hastaneye giderken doktoru aradık, bir türlü cevap alamadık. Acilden beni doğumhaneye yönlendirdiler. Gerekli muayeneler yapıldı ve beni sancı odasına aldılar. Doktorumuz tesadüfen (çok şükür ki!) başka bir doğum için hastanedeymiş. Benim sancılarım gittikçe dayanılmaz bir hal aldı. Kendimi normal doğum için bu kadar motive etmiş, sezaryeni aklımın ucundan bile geçirmemiş olmama rağmen dayanabilecek gibi hissetmiyordum kendimi. Epidural istedim. Beni anestezi kliniğine götürdüler. Belimden epidural için girdiler, ama iğneye kan geldiği için geri çıktılar ve kan gelmesi durumunda tekrar deneyemeyeceklerini! söylediler. Böylece epidural şansımı da kaybetmiştim. İşte orada bütün direncimi de kaybettim. Sancılar gittikçe artıyor, doğum hemşiresi doğumun ertesi gün öğlen ancak gerçekleşeceğini söylüyordu, ben ağrıdan artık kusmaya başladım. Doktoruma "ben doğuma kadar dayanamazsam beni sezaryene alır mısınız?!!" dedim. Doktorum kesin bir tavırla "Kesinlikle almam! Bu kadar sancı çekmişken, bu kadar dayanmışken yazık olur, ben seni sezeyana alamam, sezaryenin iyileşme süreci çok daha kötü."dedi. Tek çarem sıcak suydu. Hemen kendimi duşa, sıcak suyun altına attım. Sancılarım hemen hafifledi, kendime geldim. Bir saat kadar sonra doktorum muayene için geldi. Acil bir ameliyatı vardı, ameliyata gireceğini, 1 saat kadar ameliyatta olacağını, yarım saatliğine duştan çıkmamı, beni NST'ye bağlayıp, plasenta suyunu kendisinin patlatacağını söyledi. Ameliyattan sonra gelecek tekrar muayene edecekti. O zamana kadar da tekrar duşa girebilirdim. Yatağa geçtim, doktor muayene etti ve plasenta suyunu patlattı, sonra gitti ve 2 dakika sonra geri gelerek bizimle konuşması gerektiğini söyledi.
- Bebek içerde kakasını yapmıştı!
-Bebeğin NST bulguları güven vermiyordu!
-Bunca saat sonunda doğum kanalı açıklığında hiç açılma olmamış, halen 3 cm deydi!
Bu bulgular sonucunda beni acil sezaryene alması gerektiğini söyledi ve 5 dk içinde saat 06:00'da ameliyathanedeydim!  Coşkun şaşkın, ben şaşkın.. İkimiz de korku ve merak içindeyiz. Ben doktora yalvarıyorum "kötü bir şey varsa beni bayıltmadan önce söyleyin, uyandığımda öğrenmeyeyim" diye. Doktor sakin ve temkinli, her şeyin yolunda olduğunu söylüyor. Ellerimi ayaklarımı bağlıyorlar, korkudan deli gibi titriyorum ve saymaya başlıyorum: 60,59,58,57,56........


Uyandığımda tarifsiz bir acı var karnımın altında, sersem gibiyim.. Elimde bir el var, yanımda kıpırdayan minicik bir şey.. Elimi tutan el, o an dünya yıkılsa da yanımda olduğunu bilsem yıkılmayacağım el, kocamın eli.. Yanımda kıpırdayan şey en sevdiğimden olan bir varlık, canım, kanım, heyecanla beklediğim, ömrümü vereceğim.. Ağladım, kokladım, öpmeye kıyamadım.. Dünyaya gözümü açtığım andan itibaren böyle bir duygu hiç yaşamadım. Sorgusuzca hayatımı verebileceğim bir varlık kollarımdaki. Ve her şeyden önemlisi hayatta elini tuttuğumda içim titreyen, sarıldığımda yıkılmaz hissettiğim, hep "iyi ki" dediğim, en sevdiğim, en değer verdiğimden, birtaneciğimden bir can.



 Tüm acılarım bitti bir anda, sanki dün yokmuş gibi.. Hep bugünü yaşamışım gibi.. Kime benzediği, güzelliği, çirkinliği, eli, yüzü değildi beni bağlayan. Burnuma gelen kokusu, içime çektiğimde içimin titrediği kokusuydu sadece.. Artık tam anlamıyla BİZ olmuştuk, tamamlanmıştı ailemiz. Bugüne kadar birbirimiz için yaşayan biz, bundan böyle Arya için de yaşayacaktık. Onun için daha çok dikkat edecektik kendimize, birbirimize.

İkimiz de iyiydik.. Ama en çok Coşkun korkmuştu bu beklenmedik olaylar zincirinden. Ameliyathanenin önünde korku, heyecan, sorular dolu bekleyiş, geçmeyen dakikalar. Onun ne yaşadığını, neler hissettiğini hiç bilemeyeceğim, ama onun bekleyişi her aklıma geldiğinde burnumda bir yanma hissediyorum.. Ben sadece kızım için endişelenirken, Coşkun korkuyu, heyecanı iki kişilik yaşıyordu. Ama bitti, geçti ve sağlıkla aldık kızımızı kollarımıza, tüm yaşananlar unutuldu o saniye..
Doktorumuz kahramanımız oldu. Doğru zamanda, doğru müdahale ile bizi sağlıkla kurtardı. Hamileliğimin başından beri en korktuğum şey gereksiz yere sezaryen olmaktı. Ama şimdi içim o kadar rahat ki. Hem kızım kendi istediği zaman geldi, gelişimini tamamlamıştı hem de doktorumun zorunlu olmasaydı beni sezaryene almayacağını biliyorum. Çünkü gözüm kapalı sonsuz güveniyorum doktoruma ve bence hamilelik ve doğum süresince her şeyden daha önemli olan şey doktora duyulan güven, gerisi zaten teferruat..
Bu muhteşem günde bir sürpriz daha yaşadım. Daha kendime gelememiştim, gözlerim yarım açık, kapıdan girdiğini gördüm, ama emin olmadım gerçekliğinden! Kito'm kanlı canlı yanımdaydı :) Coşkun gece hastaneye geldiğimizde Özlem'i aramıştı, o da apar topar havaalanına gidip ilk uçakla Adana'ya gelmişti. Doğum çıkışına yetişmişti. Zaten Coşkun'la planlamışlar, Özlem'in kulağı sürekli telefondaymış. O kadar mutlu oldum ki, sarılıp ağladım mutluluktan.. Kardeşten ötedir, dosttur, candır Kito. Adana'da olmaktan en mutsuz olduğum yandır, keşke hep yanımda olsa dediğimdir. Başım ağrımasa da masaj yapandır, elleriyle çorba içirendir, Arya'nın en seveceğidir, benim en sevdiğimdir.. İyi ki var..
İşte böyle bir günde dünyaya gözlerini açtı Arya. 2 gece hastanede yattık, sonra evimize geldik. Bugün 12 günlük oldu kızım. O kadar çabuk geçiyor ki zaman her anımızın tadını çıkarıyoruz. Ağlamaların, uykusuzlukların, gülüşlerin.. Ve biliyorum ki zaman yine hızla geçecek daha dün gibi o bebeklik günlerin diyeceğiz..
Sevgiyle..

Burcu


 

Ekemiş Anne Copyright © 2012 Design by Ipietoon Blogger Template