30 Haziran 2015 Salı

Arya'nın Uyku Maceraları

0 yorum

Bu yazıyı yazmak için gerçekten çok ama çok bekledim.. Ama değdi!
Arya sadece doğduğu ilk gün hastanede doğru dürüst uyumuştu! Eve geldiğimiz günden bu günlere kadar göz kapakları kapalıyken nasıl görünüyordu hiç bilmiyordum! "Yok artık abartıyorsun" dediniz duydum :) Ama yok abartmıyorum.. Eve geldik, Arya yatak odamızda co-sleeper denen yatağıma bitişik olan beşiğinde yatıyordu. Elimi uzatınca dokunabiliyordum. Her uyandığında -ki şanslıysak bir saat uyuyordu! sesimle şişşşt yapıp sırtını pışpışlıyordum. Sakinleşmezse kucağıma alıyordum. Her iki saatte bir de emziriyordum. O geceler Coşkun da ben de yüzümüzde güller açarak kalkıyorduk. Ben emziriyorum, Coşkun bezini değiştiriyordu. Aman tanrım ne kadar mutluyduk! Arya'ya bakıp bakıp şaşırıyor, gülümsüyor, minnet duyuyorduk.. Ne uykusuzluk ne yorgunluk vuruyordu, halimizden de çok memnunduk.. "Bu günler o kadar çabuk geçecek ki anlamayacağız, tadını çıkaralım" diyorduk..
Ama Arya 15 günlükken mastit belası geldi buldu beni. Önceki yazımda anlatmıştım buradan okuyabilirsiniz. Uzun uzun anlatmayacağım tekrar. O günden sonra ne biz eskisi gibi olabildik ne de Arya.. Emzirme olayı tam bir kabus.. Gece yok, gündüz yok, uyku yok.. Arya hasta göğsümü emmiyor dolayısıyla doymuyor, mamayı sevmiyor, ben huzursuz oldukça o daha çok oluyor.. Ben ağlıyorum, o benden çok ağlıyor.. Böylece kara günler başlamış oldu..
O günden sonra Arya hiç doğru düzgün uyumadı. Gündüzleri odasındaki yatağında, geceleri yanımdaki yatakta yattı. Derken 2,5 ayı doldurduğumuz gün Arya çığlıklar atarak ağlamaya başladı. 3 gün 3 gece.. Gaz diyoruz, aç diyoruz, bi yeri ağrıyor diyoruz, huysuzluğundan diyoruz.. 3. gün kaptığımız gibi doktora koştuk.. Meğer idrar yolu enfeksiyonu geçiriyormuş hiç bir belirti göstermeden! Tahliller, böbrek filmleri, ilaçlar vs.. Verdiğimiz antibiyotik de yan etki yapınca daha da beter oldu. Bu enfeksiyon olayını da detaylarıyla ayrıca yazacağım. Uyku artık son düşündüğümüz şey, iyileşsin de varsın uyumasın! Günler geçti, uzun bir süre sonra çok şükür hastalığı atlattık ama düzen, uyku olayları enkaz! Olsun dedik, iyileşti ya, nasılsa yeniden alıştırırız.. Ama ne mümkün! Gece şanslıysak bir saat uyuyor, sonra uyanıyor, tıpış, pışpış derken uyuyor, 1 saat sonra tekrar. Emzik emiyor, emzik ağzından düşer düşmez ağlamaya başlıyor. Gidip veriyorum ağzına emziği düşünce tekrar tekrar tekrar... Gündüz uykularıysa tam bir saatli bomba. 30 dakikayı hiç ama hiç geçmiyor. Kurulmuş saat gibi 30 dakika sonunda uyanıyor. Eve geldiğimiz ilk günden bu yana hep bir rutinimiz vardı. Hiç bozmadık. Her akşam saat 19:00 da odasına gidiyoruz, sakin sakin takılıyoruz, kısa bir banyo yaptırıyoruz, ninni söylüyoruz, emziriyorum ve 19:30 da ( düzen ne kadar bozulursa bozulsun bu saati hiç geçmedi yatışlar) yatırıyorum. Tabi yatırıyorum dediğim uyuyor değil maalesef! Biz öyle rutin falan takılıyoruz ama Arya'nın umurunda değil! Ve 4. ayını doldurduğunda uyutma çalışmalarına başladık! Bu uyku olayını çok araştırıp okumuştum, ama iyi düşüneyim iyi olsun diyerek benim ihtiyacım olmayacak diye düşünüyordum! Nereden bileyim piyasadaki tüm uyku kitaplarını okuyup, tüm yöntemleri bir bir deneyeceğimi!

*Tracy Hogg: Yatır/KaldırMetodu
Hamileliğim boyunca o ansiklopediden bozma kitabı okuyup, hatim etmiştim. Keşke hiç okumasaydım! Bu da başka bir yazının konusu. (yazacak da ne çok şey var :)) Şimdilik sadece uyutma yönteminden bahsedeceğim. Kitabın uyku eğitimi kısmını tekrar tekrar okuduktan sonra yanlış yapmamayım, boşuna çocuğu allak bullak etmemeyim diye bir de cd'sini izledim! Sonra başladım yatırmaya, kaldırmaya, yatırmaya, kaldırmaya... Ama ne mümkün! Kucağıma aldıkça ağlıyor, yatırdıkça kendini parçalıyor! Öyle Tracy ablanın söylediği gibi her gün azalarak da gitmiyor, yatırmalar kaldırmalar çığ gibi büyüyor! Eğilip doğrulmaktan fıtık olmadan başka bir çare bulmak lazım dedik ve bu yatırma kaldırma oyunundan vazgeçtik.

*Richard Ferber : Ferber Metodu
Evet yaptık! Coşkun'la düşündük taşındık. Bu çocuğun uyuması hem kendi sağlığı, huzuru hem de bizim ruh ve beden sağlığımız açısından çok önemli dedik. Aldım yine kitabı okudum, hatim ettim, satır satır ezberledim. Ne zaman ne yapacağız, nasıl hareket edeceğiz.. İlk gün kabus gibiydi! Arya tam 60 dakika boyunca çılgınlar gibi ağladı.. Biz salonda Coşkun'la el ele tutuşup dua ettik uyusun diye. Ben 3,5,7,10,10,10,10 dakikalarda gittim kucağıma almadan, içerde çok kalmadan, sakinleştirmeye çalıştım, bana mısın demedi.. 60 dakikanın sonunda uyudu ama bizim de devreler yandı. 3 saat kesintisiz uyuduğunu ilk defa gördük! Gece 3 de uyandığında bu sefer  tekrar dalması 45 dakika sürdü. Ağlamalar nispeten azaldı ama bitmedi. Gece uykuları kesintisiz 8-9 saate kadar çıktı. Ama uykuya dalana kadar en az 30 dk ağlıyordu.Kitapta yazılana göre 7 günün sonunda ağlamalar bitmiyorsa ara verilmeliydi. E biz de ara verdik. Sen misin o arayı veren? Eskiye aynen dönüş! Bir ay sonunda gücümüzü toplayıp tekrar denemeye karar verdik. Çünkü gece uykularını uzatabiliyorduk. Yine aynı senaryo.. Ağlamalar, ağlamalar.. Yine bir haftanın sonunda vazgeçtik artık Ferber'e lanetler yağdırarak! Şimdi bile adını duyunca tansiyonum çıkıyor!

*Christopher Green : Kontrollü Ağlatma Metodu
Özlem ablanın (Coşkun'un büyük ablası) ikizlerinin 2 yaşındayken uyku problemleri varmış. Bedia annem de Londra'da Çiğdem ablanın (Coşkun'un küçük ablası) yanındaymış. Özlem ablanın uykusuzluktan çöküşünü görünce sıvamış kolları araştırmaya girişmiş. Londra'da bir kitapçıdan bu adamın kitabını almış, okumuş, telefonda anlatmış nasıl yapacağını Özlem ablaya. O da uygulamış. 3 günün sonunda ikizler mışıl mışıl uyumaya başlamış! Çiğdem ablanın kızında da uyku problemi olunca o da kendi kızına uygulamış, o da başarıyla sonuçlanmış. Bizim metotlar fıslayınca bunu deneyelim dedik. 3 çocukta başarılı olduysa artık bizimkinde de olur elbet. 8 yıl önce alınan kitap tabi ortalarda yok. Hemen Çiğdem abla Londra'da gidip aldı kitabı tekrar, bize sayfalarının fotoğraflarını gönderdi. Bedia annem, Coşkun ve ben 3 elden okuyup ezberledik. Ve gazamız mübarek olsun diyerek başladık. Aslında Ferber'le çok benzer ama o kadar katı değil. Mesela dışarıda olunan dakikalar giderek uzamıyor. (Ferber'de ilk gün 3,5,7,10, ikinci gün 5,7,10,12, üçüncü gün 7,10,12,15, dördüncü gün 10,12,15,20 dk diye gidiyor. Günler geçtikçe 30 dakikaya çıkıyor dışarıda kalınan süre). Bunda her uykuda süre aynı 3,5,7,10.. Yani maksimum 10 dakika bekliyorsun. Kucağına alıp sakinleştirebiliyorsun. Tek şart kucağında ve sen odadayken uyumaması. Ama bizde bu metot da sınıfta kaldı.
Arya ağlamaktan o kadar ajite oldu ki artık uykusuzluğa bağışıklık kazandı. Bir hafta da bunu denedikten sonra eğitim işinden vazgeçtik. Çünkü artık gündüzleri de mutsuz bir bebek oldu. Ben gözünün önünden bir saniye kaybolduğumda çığlıklar atmaya başladı. Hep mutsuz, hep ağlıyordu. Ayrılık sendromu yaşıyormuş! Öyle kötü hissettim ki kendimi, yeter dedim. Ona veriyorum ipleri artık. Ne zaman isterse o zaman uyusun, ne zaman isterse o zaman kalksın, nasıl ve nerede uyumak isterse orada uyusun. Bundan sonra o nasıl isterse öyle olsun. O güne kadar sallamam, memede uyutmam diyen ben tamamen koyverdim. Kucağımda salladım, memede uyuttum, ayağıma bile koyup salladığım oldu. Ama Arya mutlu oldu mu? Kocaman bir HAYIR! Hep daha kötüye gitti. Uykular her gün biraz daha kısaldı. Sonunda gece 3 te sabah olmuş gibi uyanıyor, ağlıyor, tekrar uyumuyor, sabah 7 ye kadar bizi ayağa dikiyordu. O günler nasıl geçti bilmiyorum. Arya mutsuz, ben mutsuz, Coşkun mutsuz.. Arya uyumuyor, ben çıldırmanın eşiğine gelip söyleniyorum, Coşkun çaresiz, ne yapacağını bilmiyor..
Burada bir parantez açıp bir teşekkür etmem gerek. Tüm bu hastalıklı, uykusuz, mutsuz ve çekilmez olduğum günlerde en büyük destekçim hep Coşkun oldu! Hep yanımda oldu, elimi tuttu, ben ne karar verdiysem, ne yapmak istediysem destekledi. Hiç ama hiç yargılamadı, üzmedi, kızmadı, kırmadı.. Bir gece iyice çıldırdığımda hiç üstüme gelmedi, sabah uyanıp, "dün gece içime canavar kaçtı benim" dediğimde güldü, "yok canım nereden çıkarıyorsun bunları" dedi :))))) içinden kim bilir neler geçti ama bana söylemedi. :)) O olmasaydı ben bu annelik işinin altından kalkamazdım. Hep eli omuzumda oldu, yıkılacağım an tutup kaldırdı. Benim en büyük şansım kocam.. Arya tüm hareketliliğini, yaramazlığını ondan almış ama olsun, ben onları böyle çok seviyorum :)

Şimdi bu kadar hüzün ve acıdan sonra mutlu sonu hak ettik sanırım..

Bu uyku işinin böyle gitmeyeceğini, bi şeyler yapmam gerektiğini biliyordum ama ne yapacağımı bilmiyordum. "Uyku" ve "Eğitim" kelimelerini yan yana görünce kalbim sıkışıyor, nefes alamıyordum. Kesinlikle bu işi bilen bir uzmandan destek almalıydık ama kimden? Çünkü bir kez daha başarısız olma lüksümüz yoktu. Arya zaten yüksek doz ağlamaktan helak olmuş durumdayken bir başarısızlık daha vicdan sınırlarımı yok eder, beni de Bakırköy'de karantinalık yapardı! Araştırdım soruşturdum ve profesyonel olarak bu işi yapan birini buldum. Mail gönderdim, cevap geldi ama 20 gün sonrasına randevu verebiliyordu. Ama ne telefonla konuştuk, ne ben derdimi anlatabildim, ne de süreçle ilgili bilgilendirme oldu. Kuzu kuzu 20 günü beklemeye koyulduk başımıza neler geleceğini bilmeden. Bir çok insan, hatta hatta en kötü zamanlarımda destek almak için gittiğim psikolog bile "uykunun eğitimi mi olur, salla işte uyusun, bebek bu uyumayacak tabi" dedi!!! Neyse ki dinlememişim, o psikoloğa da gidip kendisine ücretsiz bir seans terapi ben vereceğim! Biz randevu tarihimizi bekleyeduralım bir gün bir arkadaşımla konuşurken Mykundak Pınar Hanımı tavsiye etti. İnternet sitesine baktım, bir mail attım, 1 dakika sonra cevap geldi Müge Hanımdan, sormak istediğim bir şey varsa telefonla da ulaşabileceğimi yazmıştı! Hemen aradım. Yaklaşık yarım saat boyunca Müge hanım o  harika ses tonuyla bana neler yaptıklarını, sürecin nasıl ilerlediğini, nasıl bir yöntem uyguladıklarını, benim onlarca soruma rağmen bıkmadan sıkılmadan uzun uzun anlattı. Sonradan öğrendiğime göre Müge Hanım benimle konuşurken hamileliğinin son zamanlarındaymış. O hormonların çekim alanına girmeden nasıl sabırla her soruma detaylıca cevap verdi bilmiyorum ama sabrına, anlayışına bir kez daha teşekkür ediyorum. Benim Pınar Hanımla tanışmama vesile olduğu için de minnettarım :))
Müge Hanım ne zaman istersek başlayabileceğimizi söyledi. Karar verdiğimizde bizi Pınar hanımla görüştürecek sonrasında eğitime başlayacaktık. Hiç düşünmeden diğer eğitim randevumuzu iptal ettim. Pınar Hanım hemen aradı ve telefonda uzun uzun beni dinledi. Dertler derya olmuş şarkısı eşliğinde anlattım da anlattım :) İki gün boyunca Arya'nın uyku günlüğü tutup kendisine gönderdim. Detaylı bir plan hazırladı ve biz bir "UYKU EĞİTİMİ" ne daha başladık! İki hafta boyunca her gün telefonla konuştuk. Bana ne zaman ne yapmam gerektiğini hiç bıkmadan anlattı. Umutsuzluğa düştüğüm anlarda sesindeki güven ve destek beni yeniden ayağa kaldırdı. Bana uykusunu alan, gün içinde de huzurlu olan bir çocuk armağan etti. Anneliğin en güzel yanlarını yeniden keşfetmeme yardımcı oldu. Çıldırmalar, içime kaçan canavarlar gitti :) Hayatımı düzene sokmak için beklediğim Arya'nın uyku düzenine kavuşmamı sağladı.

Bir kez daha çok çok çok teşekkürler Pınar Hanım.. İyi ki sizi tanıdım, iyi ki Arya'nın"Uyku Annesi" oldunuz.. Bebeğimin huzurunu, benim huzurumu, ailemin huzurunu geri verdiniz. Bizim gibi nice annelerin, bebeklerin omuzunda olsun eliniz, hiç eksik olmasın..
Sonuç olarak Arya artık uyuyabilen bir bebek. Hala uykuyu seviyor mu? Hayır! ama huzurla, gece boyu kesintisiz uyuyabiliyor.. Benim de istediğim tek şey buydu.
Eğer sizin de bebeğiniz, çocuğunuz uyku problemi yaşıyorsa ve kendiniz halledemiyorsanız, lütfen benim gibi boşa kürek çekmeden, en güzel zamanları heba etmeden Pınar Hanımla görüşün.. Sitesine burdan ulaşabilirsiniz.
Bu arada ben Arya 4 aylık olduğunda gece emzirmelerini bıraktım. 3 ayından itibaren de saat 23:00 da biberonla sağdığım sütümü uyku öğünü olarak uyandırmadan uykusunda verdim. Belki de onca kitap okuyup öğrendiğim bir sürü gereksiz bilgi yanında yaptığım en doğru şey buydu! Halen uyku öğünü beslemesine devam ediyorum ve sabaha kadar kesintisiz uyurken aç olmadığını biliyorum.
Sevgili anne;
Sana verebileceğim naçizane tek tavsiye An'ın tadını çıkar! Çünkü o günler ışık hızıyla geçiyor, geriye anıları kalıyor. Ve huzurla uyuyan, uykusunu alarak uyanan bir çocuk için destek almaktan çekinme. Çevrendeki ağızlardan ne duyarsan duy sen annesin ve bebeğin için en doğrusunu yine ve hep sen bilirsin. İçinden gelen anne sesine kulak ver yeter!
Sevgiyle, uykuyla, huzurla kalın..

Burcu


18 Mayıs 2015 Pazartesi

Bu Gün Benim Günüm!

0 yorum
Anneler Günü!

32 senedir anneler günü benim için annemin günüydü.. Ama bugün benim günüm. Benim anneler günüm..
Anne olmanın bana verdiği onca güzellik yanında, en güzel şey onlarca İLK yaşatıyor olması..
İlk gülüş, ilk diş, ilk emekleme, ilk tatil, ilk yemek, ilk kahkaha.. Yine yeniden yaşıyor insan anne olunca hayatı. İçinde tarifsiz heyecanlar el ele vermiş yöresel halk oyunları oyunları oynuyor :) O çıldırmanın eşiğine gelinen anlar, bir gülüşle nasıl da unutuluveriyor. "Bana bunları başka bir varlık yapsa tekme tokat dalarım vallahi" dediğin anlarda, iki gedik dişini göstererek bir "gıııı" yapıyor ki, "al annem yol saçlarımı, kus üstüme başıma, uyumazsan da uyuma, istemezsen yemek de yeme" diyesin geliyor.. Ammaaa zor zanaat annelik! Bu çocuk işi de biraz şans işi. Güzel uyuyan, güzel yiyen, kendi kendine oyalanabilen çocuklar var mı? Tabi var.. Ama anne olunca en akıllı, en zeki, en güzel kendi çocuğun gibi geliyor. Yani annelik demek biraz mantıksızlık demek :) Hem de bilerek, isteyerek.
Her geçen gün biraz daha büyüdüğünü görmek hem çok heyecan veriyor hem de günler ne çabuk geçiyor dedirtiyor. Biliyorsun ki hemencecik büyüyüverecek, tüm yaşanan zorluklar, güzellikler, heyecanlar geride kalacak.. Her günün her yaşın ayrı bir anlamı, ayrı bir heyecanı var tabi. Ama anı anında yaşamak bence bir anne için en güzeli. Ben ilk ayları hastalıklarla, sıkıntılarla geçirmiş bir anne olarak söylüyorum ki o muhteşem günlerin tadını doyasıya çıkarın. Çünkü çok çabuk geçiveriyor zaman. Uyumasını, yemesini dert etmeyin. İlk 3 ay düzene sokmaya çalışmayın. Ben yaptım, siz yapmayın. Çünkü her düzen şaştığında stres topu gibi oluyor insan. Hiç bir şey de kitaplarda yazıldığı gibi olmuyor maalesef. Tecrübe ancak yaşayarak öğreniliyor..
Saçlarımı yolma aşamasına geldiğim günlerde keşke anlayabilseydim bunları. Olsun geç de kalmış sayılmam. Geçen 7 ay 7 senelik tecrübe kazandırdı bana. Ne yapmam gerektiğinden çok ne yapmamam gerektiği çok iyi öğrendim. Bu annelik içgüdü meselesi. En doğruyu yine kendin yaşayarak buluyorsun..
Yani demem o ki kafanıza takmayın hiç bir şeyi.. Öyle ya da böyle siz sabırlı ve kararlı oldukça bir düzen oluşuyor. Ben en zor şekliyle yaşadım..
Nasılsa cennette yerimiz var :) Madem öyle doya doya yaşayalım hayatı, anneliği..
Anne olmuşlar, olacaklar, bekleyenler, beklemeyenler..
Hepinizin anneler günü kutlu olsun..
Sevgiler

Burcu

2 Nisan 2015 Perşembe

Ek Gıdaya Giriş: Ders 1

0 yorum

Sevgili okur;

Arya 6 aylık oldu. Günler ışık hızıyla geçerken uyku sorunumuz halen çözülmüş değil ama bu başka bir yazının konusu. Çünkü bu yazıda eğlenceli konulardan bahsedeceğim :) Rutin aylık doktor kontrolümüzde Arya'nın gelişiminin yerinde olduğunu ve artık ek gıdalara başlayabileceğimizi söyledi doktorumuz. Veee heyecanlı günler start aldı!
İlk deneyimlerimiz şöyle;

İLK GÜN
07:00 Anne sütü
08:30 Kahvaltı (60 ml su ile hazırlanmış pirinçli kaşık maması, 1 tatlı kaşığı pekmez, 1 tatlı kaşığı az haşlanmış ve suyuyla rondodan geçirilmiş gün kurusu kayısı)
11:00 Anne sütü
14:00 Anne sütü
15:00 Öğlen (keçi sütü ile evde mayalanmış yoğurt, 1 tatlı kaşığı kayısı ezmesi)
17:30 Akşam (Buharda pişirilmiş havuç ve patates püresi, bir kaşık zeytinyağı)
18:30 Anne sütü

İlk günün günahı olmaz :) Arya az da olsa yeni tattığı mamalarını sevdi.  İlk gün için gayet iyiydik.
 Püre hazırlamada Philips Avent Buharlı Pişirici ve Blender kullandım. Patates ve havucu küp küp doğrayıp içine attım. 20 dakikada pişti. Sonra püre haline getirdim. Arya ilk kez sebzeyle tanışacağı için fazla pütürlü olmamasına dikkat ettim. Beklediğimden daha çok sevdi. Tabi henüz kaşıkla yemeye alışkın olmadığı için meme emer gibi dilini dışarı doğru itiyor, mamanın da yarısı dışarı çıkıyor :)





 Bir öğünün fazlası olan yaptığım sebze püresini, daha sonra çorbada kullanmak üzere buharda pişen sebzelerin suyunu, yoğurdu, dışarı çıkarken yanıma alacağım mamaları koymak için de Avent Via Gurme mama kaplarını kullanıyorum. Kutusunda 10 ar adet iki boy var: 180 ml ve 240 ml. Ayrıca kutunun içinde Avent mama kaşığı da var. Ucu yumuşak olduğu için çok kullanışlı.



Mama tabaklarımız da Avent ve İkea'dan. İkea mama kaseleri hem çok ekonomik hem de çok kullanışlı. Ayrıca İkea'dan aldığım mama kaşıklarından da çok memnunuz. Avent mama setinin şu an sadece kasesini kullanıyoruz. Altı silikonlu olduğu için kaymıyor. Arya'nın durmayan eli kolu durumlarında kazalara karşı emniyetli :)

Bir de ek gıdaya başlangıçta en gerekli ihtiyaç önlük.  Ben önce penye önlüklerden, altı su geçirmez üstü penye olanlardan ve önünde cebi olan silikon önlüklerden kullandım. Ama üstü muşamba gibi ve kollu olan önlük bence süper icat! Bana kuzenim vermişti. Ters giyilmiş hırka gibi. Arya ne kadar püskürtse de, tükürse de, elleriyle mamaya dalıp üstüne sürse de önlüğü çıkardığımda üstü tertemiz kalıyor. Ayrıca önlüğü şöyle bir sudan geçirmek ve ya silmek yetiyor. Şiddetle tavsiye ediyorum..

Şimdilik böyle.. Ama bu konuda yazacak çok malzeme çıkacak belli :)

Burcu

3 Mart 2015 Salı

Bizimkisi Bir Emzirme Hikayesi, Siyah Beyaz Film Gibi Biraz...

0 yorum
Sevgili okur;

Bu süt olayları bir annenin en dertli konularından biri. Süt konusunda kafayı bozmuş bir anne olarak, benim gibi annelere yardımı borç bilirim. Daha önceki mastit yazımı buradan okuyabilirsiniz. Yazdıklarıma ilave olarak mastitten kesin olarak nasıl kurtulduğumu detaylı olarak bu yazımda anlatacağım.
Toplamda 7 kez mastit geçirdim. Sinirlerim o kadar bozuldu ve yıprandı ki Arya'yı değil emzirmek göğsüme bile yaklaştırmak korkulu rüyam oldu. Sonrasında ıcık cıkık internet araştırmaları sonucunda çok değerli bilgiler edindim ve mastit:7 ben:1 olarak maçı kazandım :)
Bu emzirme işinde pozisyon çok önemli. Maalesef bizim ülkemizde bu işe çok önem verilmiyor. Benim doğum yaptığım üniversite hastanesinde emzirme hemşireleri bana çok yardımcı olmuşlardı. Arya ilk sütü alabilsin diye saatte bir bir hemşire gelip yardım etti ki bir çok hastanede doğumdan sonra süt olayıyla ilgili hiç bir bilgi ve yardım verilmiyor. Ama herkesin birincil önceliği bebeği memeye tutturmak, nasıl ve ne şekilde olduğu önemli değil! Ama aslında işin aslı öyle değil. Bebeğin memeyi tam olarak kavrayabilmesi, emme refleksinin gelişebilmesi, sütü tam olarak alabilmesi, göğüs ucu yaralarının engellenmesi ve en önemlisi mastitin oluşmaması için doğru pozisyon çok ama çok önemli. Ben çok geç öğrendim ama öğrendim!
Mastit belasının tavan yaptığı günlerden birinde tanıştım bu internet sitesiyle. Tüm siteyi hatim ettikten sonra emzirme danışmanları Natalya Arslantürk ve Charlotte Codron ile mail yoluyla görüştüm. Zaten ben maili gönderir göndermez her ikisi de hemen dönüş yaptılar. O kadar ayrıntılı bilgiler ve tavsiyeler verdiler ki ben bu kadarını beklemiyordum. 
La Leche League  "emzirmek isteyen bayanlara, destek, teşvik, bilgi ve eğitim vermeye kendini adamış, kâr amacı gütmeyen, her hangi bir mezheple bağlantısı olmayan uluslararası bir örgüttür" diye tanımlıyorlar kendilerini. Sitede o kadar muhteşem bilgiler var ki keşke hamileyken bilseydim diye çok hayıflandım. Bu siteyi bulmama vesile olan da bambaşka harika bir blog.  "Bebek Yapım Bakım Onarım" tesadüfen bulduğum bir blog ama sonrasında her konuda çok bilgi de edindiğim baş ucu kitabı gibi. İşte bu blogda karşıma çıktı "Tomris'in Emzirme Notları" Yani bir nevi saadet zinciri :)
Mastitten dolayı azalan sütümü de Tomris'in emzirme kampını uygulayarak eski haline döndürdüm. Önce hamama evet hamama! gittim. 3 saat boyunca göğsüme sıcak suyla masaj yaptım. Buharda iyice açılan süt kanallarımdan öyle süt aktı ki, sönmüş balon gibi oldu mastitli göğsüm. İçinde nohut kadar olan onlarca düğüm çözülüverdi. Ama uç yaralarım devam ediyordu. Onun için de her emzirme sonrası Burçak'ın bana en yararlı hediyesi silverette silver cups'larımı  kullandım. Mucize gibiydi. Hamam sonrası hemen 3 günlük emzirme kampına girdim. Tomris'in yazdığı gibi Arya gak dese meme, guk dese meme verdim. Saat saymadım. Emzirmediğim zamanlarda da yatıp uyudum. Gerçekten 3 gün sonra sütüm eski halinden de daha bol oldu, göğüs ucu yaralarım tamamen iyileşti.  Her emzirmede de, Arya bir süre itiraz etse de La Leche League'den öğrendiğim pozisyonla yukarıdaki gibi (laid back pozisyonunda) arkaya yaslanarak emzirdim. Bu da gerçekten mucize pozisyon hem bebek hem anne için.
Sonuç olarak mastit geçti, göğüs ucu yaralarım iyileşti, sütüm arttı! daha ne olsun.. 5 aydır Arya'yı kesintisiz emziriyorum. Bebek Yapım Bakım Onarım'a, Tomris'e ve La Leche League ekibine çok ama çok teşekkür ederim! İnşallah ben de birilerine yardımcı olabilirim.
Süt artırma olayında yiyip içip denediklerimi, göğüs ucu yaralarım için kullandığım ürünlerimi de farklı bir yazıda ayrıca paylaşacağım.

Öperim..

Burcu




 

Ekemiş Anne Copyright © 2012 Design by Ipietoon Blogger Template